Başkalarını algılayışımız, egomuzun yargılama alışkanlığıyla, öz benliğimizin kişiyi olduğu gibi görmek isteği arasındaki mücadelesi sonucu belirlenir. Zaman zaman da bu savaşı hangi tarafın kazandığına göre, içimizde kızgınlık-nefret gibi duygular oluşabilir. Aslında oluşan kızgınlık bizim yaşam gücümüzü eksilten, ayaklarımızın üstünde dimdik yürümemize engel olacak bir ağırlıktır. Tamamen algılamamızdaki bir sorun yüzünden kamburumuz çıkarak yürürüz .
Neden böyle bir yükle yürüyelim ki ?
Hepimizin amacı özgürce ve sevgi amaçlı yaşamaksa neden böyle bir zorluğu kabul ediyoruz?
Şimdi hareket ve yüklerden kurtulma zamanı. Kızgınlıklarımız ve daha da şiddetlisi nefretimizi, ilerlememiz için bir engel olarak görüp, boşuna taşımayalım. Atalım hepsini üzerimizden.
İnsanın, en değerli zenginliği olan yaşam enerjisini, bu duyguların açtığı deliklerden boşaltmasına engel olalım. Bu delikleri sevgiyle onaralım. Sevgi en güçlü onarıcıdır.
Sadece sevgi gerçektir. Diğer herşey yalan.
Bizi kızdıran insanlar bizim en iyi öğretmenlerimizdir. Onlar, bize affedebilme kapasitemizi gösterirler. Onlar sayesinde ruhumuzun sevgiye yatkınlığını testederiz.
Aslında yaşamda tüm olayların kökünde şu iki ana duygu yatar.
Sevgi ve korku.
Affetmek iç huzurumuz için en önemli anahtardır. Bunun sonucu düşüncelerimiz korkudan sevgiye dönüşür.
Affetmek sevgiye odaklanıp diğer duygulardan arınarak uygulanan bir seçici hatırlamadır. Yaşanılmışlardaki güzellikleri alıp kötü anları silmektir hafızamızdan.
Affedicilik kişiyi şu andaki halde görme seçeneğidir. Birisine kızma sebebimiz, bu kişinin daha önce söylediği veya yaptığı bir şeydendir. Birini yaptığı bir hatalı söz veya eylem sebebiyle tüm özelliklerini bir kenara atıp, bir ömür boyu yargılamamalıyız. Karşımızdakinin geçmiş yaşanılmışlıklarını farklı algılamaya başlarsak aramızdaki ilişki yeniden kurulabilir.
Geçmişi bugüne taşımakla, geçmişimizden farksız bir gelecek oluştururuz.
İçimizi kemiren şüpheleri, nefretleri, kızgınlıkları bir yana bırakalım. Keskin sirkenin küpe zarar vermesini engellemek için affedici olalım.
Yaşam çok güzel ve bu duygularla uğraşarak geçirilmeyecek kadar kısa.
Hiçbirşey için geç değil. Siz sevgiyi hakkediyorsunuz.
Sevgiyle kalın
Erkan Sarıyıldız
(Course in Miracles ‘dan esinlenerek)
Neden böyle bir yükle yürüyelim ki ?
Hepimizin amacı özgürce ve sevgi amaçlı yaşamaksa neden böyle bir zorluğu kabul ediyoruz?
Şimdi hareket ve yüklerden kurtulma zamanı. Kızgınlıklarımız ve daha da şiddetlisi nefretimizi, ilerlememiz için bir engel olarak görüp, boşuna taşımayalım. Atalım hepsini üzerimizden.
İnsanın, en değerli zenginliği olan yaşam enerjisini, bu duyguların açtığı deliklerden boşaltmasına engel olalım. Bu delikleri sevgiyle onaralım. Sevgi en güçlü onarıcıdır.
Sadece sevgi gerçektir. Diğer herşey yalan.
Bizi kızdıran insanlar bizim en iyi öğretmenlerimizdir. Onlar, bize affedebilme kapasitemizi gösterirler. Onlar sayesinde ruhumuzun sevgiye yatkınlığını testederiz.
Aslında yaşamda tüm olayların kökünde şu iki ana duygu yatar.
Sevgi ve korku.
Affetmek iç huzurumuz için en önemli anahtardır. Bunun sonucu düşüncelerimiz korkudan sevgiye dönüşür.
Affetmek sevgiye odaklanıp diğer duygulardan arınarak uygulanan bir seçici hatırlamadır. Yaşanılmışlardaki güzellikleri alıp kötü anları silmektir hafızamızdan.
Affedicilik kişiyi şu andaki halde görme seçeneğidir. Birisine kızma sebebimiz, bu kişinin daha önce söylediği veya yaptığı bir şeydendir. Birini yaptığı bir hatalı söz veya eylem sebebiyle tüm özelliklerini bir kenara atıp, bir ömür boyu yargılamamalıyız. Karşımızdakinin geçmiş yaşanılmışlıklarını farklı algılamaya başlarsak aramızdaki ilişki yeniden kurulabilir.
Geçmişi bugüne taşımakla, geçmişimizden farksız bir gelecek oluştururuz.
İçimizi kemiren şüpheleri, nefretleri, kızgınlıkları bir yana bırakalım. Keskin sirkenin küpe zarar vermesini engellemek için affedici olalım.
Yaşam çok güzel ve bu duygularla uğraşarak geçirilmeyecek kadar kısa.
Hiçbirşey için geç değil. Siz sevgiyi hakkediyorsunuz.
Sevgiyle kalın
Erkan Sarıyıldız
(Course in Miracles ‘dan esinlenerek)