Hayat oyunu ilginç. Ne kadar anlamlar yüklemişiz, ne kadar önemsemişiz yaptıklarımızı, kurduklarımızı, planlarımızı. Hep birşeyler inşa etmek için uğraşmışız, biryerlere ulaşmak için çalışmışız. Dünya realitesinin bir illüzyon olduğunun ilk farkına vardığımda ciddi bir boşluk hissine düşmüştüm.
” Ben ne için bu kadar çalıştım, bu kadar sene okudum ? Madem herşey bir oyun, bu kadar eziyete değer miydi ?
Önüme gelecekle ilgili koyduğum hedefler anlamsız gelmeye başladı. Dünyaya çocuk getirmek saçma ve gereksiz geldi.
” Madem hepimiz zaten bunları biliyorduk, neden tekrar hatırlamaya çalışıyoruz ? ”
Ama zannedersem bu çalışmalara giren herkesin bu dönemden geçmesi gerekiyor.
Ardından yaşamın bir deneyim kazanma oyunu olduğunu tekrar anladım. Her insanın yaşam yolunun ne kadar yüce bir amaca hizmet ettiğini farkettiğimde bu çelişkili dönemden çıkıp yaşama daha çok bağlanarak ve yaşamın her anını onurlandırarak tekrar yaşamayı öğrendim. Yeni düsturum:
” Aslolan yaşamak ve yaşamı yüceltmek ”
Benim için diğer ilginç bir kazanç, tüm insanların yaşamdaki amacının kendini tamamlamak olduğunu anlamaktı. Evet aslında yaptığımız her eylemde ve her durumda sadece amaç kendimizi tamamlamak. Bu çerçeveden bir bakmaya çalışın. Örneklersem herhalde ne dediğim daha kolay anlaşılır hale gelecek.
Yolda fakir bir dilenciyle karşılaşıyorsunuz, sizden para dileniyor ve siz cebinizden bir miktar para veriyorsunuz. Bu eyleme baktığınızda yardımsever olan siz, ihtiyacı olan birine para verdi. Ne kadar basit değil mi ?
Yeni çerçeveden baktığınızda olay biraz karışıyor. Bu modelde iki adet itici güç var. Birincisi siz onun kadar fakir olmadığınız için bir tarafınızdaki “Ben daha iyiyim, çok şükür” kalıbıyla Egonuza hizmet ettiniz. Diğer yandan da ben yardım edebiliyorumu görmeye hizmet ettiniz. Biraz karışık geldi değil mi?
Peki aşk konusunu biraz açalım. Birisine karşı duyduğunuz yüce duygu değil mi bildiğimiz. Hani kendinizi farklı hissettiğiniz, içinizin içinize sığmadığı. Hani günlerce yemekten, uykudan kesildiğiniz olanından bahsediyorum, hani onsuz kendinizi bir hiç olarak hissettiğiniz.Yeni pencereden bir bakalım isterseniz.
Burada yine iki adet oyun var oynanan. Birincisi seviyor ve sevebiliyorumu kendinize gösteriyorsunuz diğeri de ben eksiğim ve tamamlanmalıyım. Yalnızca o beni tamamlar hissinin getirdiği onsuz olamam oyunu. Yani aslında aşk tek kişilik bir oyun. Siz hissediyorsunuz ve siz kendiniz tamamlanıyorsunuz.
Bu örneklerin onlarcasını sıralayabilirim.
Bütün duyguların ve eylemlerin özüne baktığınızda bu tip beslenmenin esas olduğunu görürsünüz.
Gerçekten kafa karıştırıcı. Elinizde tutunduğunuz ve yüceleştirdiğiniz her eylem SİZE ve SİZİN tamamlanmanıza hizmet eder.
Hasta bir kişiyi gördüğünüzde ilk aklınıza geleni dürüstçe itiraf edin. Tabii ki karşınızdaki kişinin çaresizliği sizi üzüyorken, haylaz bir tarafınız yani EGO’nuz siz o durumda olmadığınız için sevinç duyar ve beslenir.
Bu konuyu kimle konuşmaya başlasam bana insan dışıymışım gibi tepki veriyor. Burada aslında bu tip duyguları küçültmüyor, aşağılamıyorum. Gerçekten bu duygular çok yüceltici ve insan olmanın gerekleri. Benim burda vurgulamak istediğim bunları yaptığınızda yapma amacınızın kendinizi tamamlama ihtiyacı olduğunun farkına varmak.
Amacımız hiçbir koşul veya kişi olmadan %100 tam olarak yaşamak. Bu tamlık hissi için hiçbir şeye ihtiyacınızın olmaması.
İşte o zaman yaptığınızı tam anlamıyla yapmış olursunuz. Ardında düşünceler, beklentiler olmadan, çıkarlar olmadan yaparsınız.
Ben tam olursam, ne olacak ? Aşık olmayacak mıyım, yardım edemeyecek miyim ?
Tabii ki hayır. Bunları yaparken TAM olduğunuz için, aşık olduğunuz kişiye serbest yaşama alanı bırakacaksınız, boğmayacaksınız, yıkıcı aşklar yaşamayacaksınız. Eksik kalacağım korkusuyla, sürmeyen ilişkilerin zorlayıcısı olmayacaksınız.
Kişileri olmasını istediğiniz şekle sokmak için zorlamadan, oldukları gibi deneyimlemeye başlayacaksınız.
Hiçbir şey için o yoksa ben olamam lafı geçmeyecek aklınızdan.
Herkesin kendisi olduğu ve 1+1= (1+1) olduğu bir ilişki oluşacak.
Evlilikler daha yükseltici ve yüceltici olacak. İlişkilerdeki roller eşit ve dengeli olacak. Çünkü bu ideal evlilik yanyana iki TAM kişinin evliliği haline gelecek.
Yardım ettiğinizde bunun ağırlığıyla başkalarını ezmeyeceksiniz. Hiçbir beklenti olmadan ve karşılık beklemeden vereceksiniz.
Sabah kalktığınızda kendinizi dingin ve huzurlu hissedeceksiniz
Kendinizi tam hissetiğinizde dünyada hiç kimse kalmazsa bile yaşamın süreceğini bileceksiniz.
Hiç beklentisiz yaşamanın rahatlığını denediniz mi ?
Biliyorsunuz insanlığın en büyük handikapı, beklenti içinde yaşamak. Hep birilerinin yapmasını beklediğiniz şeyi yapmaması değil mi bir çok kırgınlığın, kavganın nedeni ?
Siz beklentisizliğe geçtiğinizde tüm kavgalar ortadan kalkar. Çünkü artık siz sadece kendi gücünüzle yaşarsınız ve başarmak için başkasından beslenmenize gerek kalmaz. Yani tam bir özgürlük hali. Beklentisiz olduğunuzda başkalarının yaptıkları, bir hediye gibi gelmeye başlar. Artıık onlar siz olmalarını veya yapmalarını istediğiniz için değil kendileri olarak yapmışlardır.
Kısacası ayakta kalmak için bir kişiye veya bir şeye ihtiyacınız olmayacak.
Gücünüzü başkasına vermeden yaşayacaksınız.
Sevgiyle kalın.
Erkan Sarıyıldız
” Ben ne için bu kadar çalıştım, bu kadar sene okudum ? Madem herşey bir oyun, bu kadar eziyete değer miydi ?
Önüme gelecekle ilgili koyduğum hedefler anlamsız gelmeye başladı. Dünyaya çocuk getirmek saçma ve gereksiz geldi.
” Madem hepimiz zaten bunları biliyorduk, neden tekrar hatırlamaya çalışıyoruz ? ”
Ama zannedersem bu çalışmalara giren herkesin bu dönemden geçmesi gerekiyor.
Ardından yaşamın bir deneyim kazanma oyunu olduğunu tekrar anladım. Her insanın yaşam yolunun ne kadar yüce bir amaca hizmet ettiğini farkettiğimde bu çelişkili dönemden çıkıp yaşama daha çok bağlanarak ve yaşamın her anını onurlandırarak tekrar yaşamayı öğrendim. Yeni düsturum:
” Aslolan yaşamak ve yaşamı yüceltmek ”
Benim için diğer ilginç bir kazanç, tüm insanların yaşamdaki amacının kendini tamamlamak olduğunu anlamaktı. Evet aslında yaptığımız her eylemde ve her durumda sadece amaç kendimizi tamamlamak. Bu çerçeveden bir bakmaya çalışın. Örneklersem herhalde ne dediğim daha kolay anlaşılır hale gelecek.
Yolda fakir bir dilenciyle karşılaşıyorsunuz, sizden para dileniyor ve siz cebinizden bir miktar para veriyorsunuz. Bu eyleme baktığınızda yardımsever olan siz, ihtiyacı olan birine para verdi. Ne kadar basit değil mi ?
Yeni çerçeveden baktığınızda olay biraz karışıyor. Bu modelde iki adet itici güç var. Birincisi siz onun kadar fakir olmadığınız için bir tarafınızdaki “Ben daha iyiyim, çok şükür” kalıbıyla Egonuza hizmet ettiniz. Diğer yandan da ben yardım edebiliyorumu görmeye hizmet ettiniz. Biraz karışık geldi değil mi?
Peki aşk konusunu biraz açalım. Birisine karşı duyduğunuz yüce duygu değil mi bildiğimiz. Hani kendinizi farklı hissettiğiniz, içinizin içinize sığmadığı. Hani günlerce yemekten, uykudan kesildiğiniz olanından bahsediyorum, hani onsuz kendinizi bir hiç olarak hissettiğiniz.Yeni pencereden bir bakalım isterseniz.
Burada yine iki adet oyun var oynanan. Birincisi seviyor ve sevebiliyorumu kendinize gösteriyorsunuz diğeri de ben eksiğim ve tamamlanmalıyım. Yalnızca o beni tamamlar hissinin getirdiği onsuz olamam oyunu. Yani aslında aşk tek kişilik bir oyun. Siz hissediyorsunuz ve siz kendiniz tamamlanıyorsunuz.
Bu örneklerin onlarcasını sıralayabilirim.
Bütün duyguların ve eylemlerin özüne baktığınızda bu tip beslenmenin esas olduğunu görürsünüz.
Gerçekten kafa karıştırıcı. Elinizde tutunduğunuz ve yüceleştirdiğiniz her eylem SİZE ve SİZİN tamamlanmanıza hizmet eder.
Hasta bir kişiyi gördüğünüzde ilk aklınıza geleni dürüstçe itiraf edin. Tabii ki karşınızdaki kişinin çaresizliği sizi üzüyorken, haylaz bir tarafınız yani EGO’nuz siz o durumda olmadığınız için sevinç duyar ve beslenir.
Bu konuyu kimle konuşmaya başlasam bana insan dışıymışım gibi tepki veriyor. Burada aslında bu tip duyguları küçültmüyor, aşağılamıyorum. Gerçekten bu duygular çok yüceltici ve insan olmanın gerekleri. Benim burda vurgulamak istediğim bunları yaptığınızda yapma amacınızın kendinizi tamamlama ihtiyacı olduğunun farkına varmak.
Amacımız hiçbir koşul veya kişi olmadan %100 tam olarak yaşamak. Bu tamlık hissi için hiçbir şeye ihtiyacınızın olmaması.
İşte o zaman yaptığınızı tam anlamıyla yapmış olursunuz. Ardında düşünceler, beklentiler olmadan, çıkarlar olmadan yaparsınız.
Ben tam olursam, ne olacak ? Aşık olmayacak mıyım, yardım edemeyecek miyim ?
Tabii ki hayır. Bunları yaparken TAM olduğunuz için, aşık olduğunuz kişiye serbest yaşama alanı bırakacaksınız, boğmayacaksınız, yıkıcı aşklar yaşamayacaksınız. Eksik kalacağım korkusuyla, sürmeyen ilişkilerin zorlayıcısı olmayacaksınız.
Kişileri olmasını istediğiniz şekle sokmak için zorlamadan, oldukları gibi deneyimlemeye başlayacaksınız.
Hiçbir şey için o yoksa ben olamam lafı geçmeyecek aklınızdan.
Herkesin kendisi olduğu ve 1+1= (1+1) olduğu bir ilişki oluşacak.
Evlilikler daha yükseltici ve yüceltici olacak. İlişkilerdeki roller eşit ve dengeli olacak. Çünkü bu ideal evlilik yanyana iki TAM kişinin evliliği haline gelecek.
Yardım ettiğinizde bunun ağırlığıyla başkalarını ezmeyeceksiniz. Hiçbir beklenti olmadan ve karşılık beklemeden vereceksiniz.
Sabah kalktığınızda kendinizi dingin ve huzurlu hissedeceksiniz
Kendinizi tam hissetiğinizde dünyada hiç kimse kalmazsa bile yaşamın süreceğini bileceksiniz.
Hiç beklentisiz yaşamanın rahatlığını denediniz mi ?
Biliyorsunuz insanlığın en büyük handikapı, beklenti içinde yaşamak. Hep birilerinin yapmasını beklediğiniz şeyi yapmaması değil mi bir çok kırgınlığın, kavganın nedeni ?
Siz beklentisizliğe geçtiğinizde tüm kavgalar ortadan kalkar. Çünkü artık siz sadece kendi gücünüzle yaşarsınız ve başarmak için başkasından beslenmenize gerek kalmaz. Yani tam bir özgürlük hali. Beklentisiz olduğunuzda başkalarının yaptıkları, bir hediye gibi gelmeye başlar. Artıık onlar siz olmalarını veya yapmalarını istediğiniz için değil kendileri olarak yapmışlardır.
Kısacası ayakta kalmak için bir kişiye veya bir şeye ihtiyacınız olmayacak.
Gücünüzü başkasına vermeden yaşayacaksınız.
Sevgiyle kalın.
Erkan Sarıyıldız