Yükleniyor...

Yazılarım

GİZEMLİ SARMAL
Deoksiribonükleik asit (DNA), genetik yapı taşımız.

Hücrelerimizde DNA, kromozom olarak adlandırılan yapıların içinde yer alır. Hepimizde toplam 46 tane kromozom var. Bu kromozomların yarısını annemizden, yarısını ise babamızdan alıyoruz ve dünyada eşi ve benzeri olmayan sizi oluşturan ilk hücre ortaya çıkıyor. Yani bize ait olan herşey genlerimizde saklı.
DNA’mızı oluşturan 4 ana kimyasal madde Adenin, Timin, Sitozin ve Guanin. Sırasıyla, A, T, C, G harfleriyle gösterirsek, birbirleri ile hangi kural dahilinde birleştiklerini daha iyi anlatabilirim: A her zaman T ile, T her zaman A ile, C her zaman G ile, G her zaman C ile birleşir.

Komik değil mi ? Bu eşsiz SİZ’i oluşturan yapıtaşının şifresi bu kadar sade, ama ortaya çıkan milyonlarca sayısız kombinasyon ise bir o kadar karmaşık ve gizemli….
Gerçekten de DNA tamamiyle eşsizdir. Hiç bir insanın sahip olduğu DNA, bir diğerininki gibi değildir, hatta tek yumurta ikizlerinki bile. Onun sadece küçük bir parçası ikizler içinde teşhis edilebilir ki bu parça % 5′ ten azdır.
DNA nın ilk keşfi 1869 yılında olsa da, ilk defa ispat edilmesi 1924 yılında oldu. 1953 yılında ise yapısının çift sarmal olduğu öğrenildi. Yani onun hakkında bilimin verileri hızla artmakta, ama bir o kadar bilinmeyeni olduğunu tahmin ediyorum.
Günümüz tıbbında birçok hastalığın genetik olduğu bilinmektedir. Tabii, sahip olduğumuz DNA, bizlere anne ve babamızdan, anne-babamıza ise onların anne ve babasından aktarıldığını göz önüne alırsak, belki de gezegenimiz üzerindeki bütün kayıtlarımızı da kapsamakta. Biyolojik olarak tüm kayıtlarımızı DNA’mız saklıyor. Peki ya Ruhsal kayıtlara ne demeli ? Acaba bu bilgiler de onun içinde kayıtlı olabilir mi?
Günlük hayatımızda yaşadığımız bütün sorunların, olayların, mutlulukların, üzüntülerin, sevinçlerin, eksikliklerin, yetersizliklerin bizim yaratımımız olduğunu düşünüyorum. Ve bunların nedenlerini dışarıda aradıkça asla çözülemeyeceğine, çözümün her zaman sadece BİZ’de olduğuna inanıyorum. Dolayısıyla her şey bizden başlayıp yine bizde bitiyor.
Ruhsal farkındalık ile ilgili çalışmalarda ise BİZ’e ait olan tüm kayıtların DNA’mızda olduğunu göz önüne alırsak, içimizde saklı olan bilge ile daha çok iletişim kurmamız gerektiğini düşünüyorum. DNA’nın kimyadan daha fazlası olduğunu, onun aslında bir alan hatta bir geçit olduğu, tüm cevapların yine BİZ de olduğunu düşünmekteyim.
Yani her konuda olduğu gibi yine her şey bizde başlıyor ve bizde bitiyor.
Sevgiyle kalın.
Pınar Sarıyıldız

NOT: Blogumuzda yeni bir nefes olarak sevgili hayat eşim Pınar’ın yazısını yayınlıyorum.
Blogumuza desteğine ve bu değerli yazına çok teşekkür ederim. Bir yazıyla kurtulacağını zannetme. Düzenli yazılarını hepimiz dört gözle bekliyoruz.
Erkan