Bugün sizlerle benim çok sevdiğim bir hikayeyi paylaşmak istiyorum.
İki adet Budist eğitim alan rahip beraber yürüyüşe çıkmışlar. Beraber hem yürüyor hem de öğretileri tekrarlıyorlarmış. İkisi de tüm gönüllerini öğretilere adamışlar.
Yolda ilerlerken bir akarsu kenarına gelmişler. Bir bakmışlar ki yaşlı bir kadın azgın sulardan korkarak ilerlemeye çalışıyor. Yaşlı kadın, bu genç, yağız Budist rahipleri görünce sevinmiş.
“Evladım benim karşıya geçmeme yardım etsenize” demiş ağlamaklı.
Rahipler bakmışlar, kadını geçirmenin tek yolu sırtlarına almak. Duraklamışlar.
Öğretilerinde karşı cinsten biriyle bu kadar yakın temasta bulunmaları yasakmış. Hele sırtına almak daha da yasak. Bir tarafta öğretileri, bir tarafta yaşlı kadın.
Duraksamadan sonra bir tanesi yaşlı kadını sırtına almış ve bir çırpıda karşıya geçirmiş.
Yaşlı kadın minnetarca hayır duaları etmiş.
Dere kenarından uzaklaşmışlar. Kadını taşıyan iç huzuruyla rahatça yürürken diğeri kızgınlık ve sorularla başbaşaymış.
“Nasıl olur da arkadaşım öğretilere karşı geldi ?”
“Tüm öğrendiklerimiz boşa gidecek.”
“Büyük bir hata yaptı.”
Ve daha onlarca soru. İlerlemişler, ilerlemişler. Aralarında konuşmadan iki saat geçmiş.
Sonunda dayanamamış ve diline dökmüş:
“Sevgili dostum. Niye bir kadını sırtında taşıdın ? Öğretilerimize karşı geldin. Bundan sonra nasıl manastırda huzurlu olacaksın. Kutsallığın bozulmadı mı ?”
Bunun üzerine diğeri vakur bir şekilde cevaplamış:
“Ey güzel arkadaşım. Ben yaşlı kadının yükünü taşıdım ve kurtuldum. Fakat sen 2 saattir bu yükün altından kurtulamadın.”
Hayatın içinde sorunlarla karşılaştığımızda, bu sorunlarla yüzleşip tüm boyutlarını görmeliyiz.
Ne gerekiyorsa, yüzde yüzüyle savaşmalı ve hesaplaşmalıyız. İçimizde yapmalıydım etmeliydimler silinene kadar ve cesurca.
Böyle yapmazsak, hayat boyu sırtımızda olayların bıraktığı kalıntıların yükleriyle belimiz bükük, dizimiz kırık yaşarız.
Hayatı hafif ve özgürce yaşamanız dileğiyle.
Sevgiyle kalın
Erkan Sarıyıldız
İki adet Budist eğitim alan rahip beraber yürüyüşe çıkmışlar. Beraber hem yürüyor hem de öğretileri tekrarlıyorlarmış. İkisi de tüm gönüllerini öğretilere adamışlar.
Yolda ilerlerken bir akarsu kenarına gelmişler. Bir bakmışlar ki yaşlı bir kadın azgın sulardan korkarak ilerlemeye çalışıyor. Yaşlı kadın, bu genç, yağız Budist rahipleri görünce sevinmiş.
“Evladım benim karşıya geçmeme yardım etsenize” demiş ağlamaklı.
Rahipler bakmışlar, kadını geçirmenin tek yolu sırtlarına almak. Duraklamışlar.
Öğretilerinde karşı cinsten biriyle bu kadar yakın temasta bulunmaları yasakmış. Hele sırtına almak daha da yasak. Bir tarafta öğretileri, bir tarafta yaşlı kadın.
Duraksamadan sonra bir tanesi yaşlı kadını sırtına almış ve bir çırpıda karşıya geçirmiş.
Yaşlı kadın minnetarca hayır duaları etmiş.
Dere kenarından uzaklaşmışlar. Kadını taşıyan iç huzuruyla rahatça yürürken diğeri kızgınlık ve sorularla başbaşaymış.
“Nasıl olur da arkadaşım öğretilere karşı geldi ?”
“Tüm öğrendiklerimiz boşa gidecek.”
“Büyük bir hata yaptı.”
Ve daha onlarca soru. İlerlemişler, ilerlemişler. Aralarında konuşmadan iki saat geçmiş.
Sonunda dayanamamış ve diline dökmüş:
“Sevgili dostum. Niye bir kadını sırtında taşıdın ? Öğretilerimize karşı geldin. Bundan sonra nasıl manastırda huzurlu olacaksın. Kutsallığın bozulmadı mı ?”
Bunun üzerine diğeri vakur bir şekilde cevaplamış:
“Ey güzel arkadaşım. Ben yaşlı kadının yükünü taşıdım ve kurtuldum. Fakat sen 2 saattir bu yükün altından kurtulamadın.”
Hayatın içinde sorunlarla karşılaştığımızda, bu sorunlarla yüzleşip tüm boyutlarını görmeliyiz.
Ne gerekiyorsa, yüzde yüzüyle savaşmalı ve hesaplaşmalıyız. İçimizde yapmalıydım etmeliydimler silinene kadar ve cesurca.
Böyle yapmazsak, hayat boyu sırtımızda olayların bıraktığı kalıntıların yükleriyle belimiz bükük, dizimiz kırık yaşarız.
Hayatı hafif ve özgürce yaşamanız dileğiyle.
Sevgiyle kalın
Erkan Sarıyıldız