Yükleniyor...

Yazılarım

BEDENİNİZİ SEVİN
İnsan bedeni gerçekten bir mucize.
Herşey öylesine mükemmel bir düzen içinde çalışıyor ki. Bedenin fonksiyonlarını ve yapısını ilk öğrenmeye başladığım tıp eğitimim sırasında gördüğüm bu mükemmellik karşısındaki şaşkınlığım o kadar senelik doktorluk sürecim içinde hergün yeniden ağzımı açık bırakmakta.

Öyle bir düzen ki;
Büyük bir otomatik fabrika gibi her doku, her organ bizim bir farkındalığımıza ihtiyacı olmadan yaşam denilen mucizeyi sürdürüyor. Aynı anda kalbimiz çalışıyor, yediklerimiz sindiriliyor, atık maddeler temizleniyor, dış ortamdaki olumsuz faktörlerden korunuluyor, vücut ısısı ayarlanıyor, hastalık etkenleriyle savaşılıyor, düşünülüyor, hatırlanıyor, vs.vs.vs. Damarlarımızda kırmızı hücreler, beyaz hücreler, hormonlar, besin maddeleri ve organizmanın sürdürülmesini sağlayacak tüm maddeler gidecekleri yerleri şaşırmadan doğru yerlere ve doğru zamanlamayla ulaşıyor. Anlatmakla bitmeyecek binlerce işlem aynı anda gerçekleşiyor.
Yaşam denilen mucizeyi bir düşünün.
Bu mucizeyi sürdürdüğümüz bu harika kılıfın aslında iki farklı bölümden oluştuğunu sonraki deneyim ve eğitim sürecinde öğrendim. Bu, ince ince herşeyin düzenlendiği fiziki bedenimiz dışında, onu saran enerji bedenimizin yapısı daha da ilginç.

Enerji bedenimizin orta bölgesindeki “Pranik” kanal ve fiziki bedenle etkileşiminin en yoğun olduğu enerji girdapları olan “Çakralarımız” da bu mükemmelliği tamamlıyor.
Tam sağlıklılık dediğimizde fiziki beden ve enerji bedenimizin birlikte uyum içinde çalışması anlaşılmalı.
Yaşantımız sırasında üstümüze aldığımız yükler, enerji bedenimizin çalışmasını etkiler. Olumlu yükler fiziki bedenimizin direnç ve tüm fonksiyonlarının uyum içinde çalışmasını sağlarken oluşturduğumuz bozuk enerji paternleri sağlığımızı elimizden almaktadır.
Düşünsel yapımızdaki değişimlerin, kurduğumuz yanlış kalıpların, üstümüze aldığımız negatif yüklerin hastalıkların oluşmasında temel etkenler olduğu konusunu ilk öğrendiğimde klasik tıp eğitimin verdiği güçle reddetmiştim. Olmaz demiştim, olamaz.
Fakat zaman içindeki deneyimlerimde bunun gerçek olduğunu gözleyince, tıbbın, enerji bedeni reddedemeyeceğini anladım.

Bu konuda gördüğüm en önemli uzmanlardan Louise L. Hay’in saptamalarından birkaç örnek aktarmak istiyorum. Bazı hastalıklar ve hastalığıu oluşturan düşünsel paternler şöyle:

Artrit-Sevilmediğini hissetme
Astma-Kendi bireyliğini ve bağımsızlığını hissedememe
Bağımlılıklar-Kendinden kaçış
Depresyon-Umutsuzluk
Boğaz hastalıkları- Kendini ifadede zorluk
Hazımsızlık- Korku, endişe hissetme
Kabızlık- Eski fikirlerden vazgeçmeyi reddetme
Kanser- Derin bir biçimde yaralanma, uzun süredir süren kızgınlık, nefretleri taşıma
Kolit- Güvensizlik
Kusma- Fikirleri şiddetle reddetme
Mide rahatsızlıkları-Korku

Liste upuzun sürüyor. Özellikle kanser olmuş kişilerde, içinde biriktirdiği öfkelerin, kurban psikolojisindeki yaşamlarının ve kızgınlıklarının tamamen silinmesiyle bu hastalığın da tamamıyla kaybolabileceğine ait bir çok örnek var.

Çevremizi ve kendimizi gözlediğimizde düşüncelerimizin ve streslerimizin hayatınızı ne kadar etkilediğini görebilirsiniz. Stresli anlarınızda midelerinizin ne kadar şikayet ürettiğini, hastalıklara ne kadar dirençsiz olduğunuzu farketmişsinizdir.

Bu bilgi ne işimize yarayacak ?

Şimdiye kadar kendimize kurduğumuz kalıplarımızı ve düşünsel modelleri değiştirdiğimizde fiziksel rahatsızlıklarımız da azalacak.

Ne güzel değil mi ?
Aslında bütün hastalıklarımızın bizim eserimiz olduğunu unutmayalım.

Yaşam denilen uzun yolda sağlığımızı korumanın yollarını özetlersem

*Düzenli sağlık kontrollerinizi yaptırın
*Düzenli spor yapın
*Bol bol su tüketin
*Stres azaltma teknikleri uygulayın
*Düzenli meditasyon yapın
*Hayata bakışınızı yeniden gözden geçirip zararlı kalıplarınızı değiştirin
*Kendinize zaman ayırın
*Bedeninizin yararına olanları bol bol tüketin, zehirlemeye çalışmayın
*Etkin dinlenmeyi öğrenin
*Doğru nefes almaya başlayın.

En önemlisi de kendinizi sevin.
Sağlıklı günlere.

Erkan Sarıyıldız