Bu kadar senelik
yaşıma, bu kadar kendimi, hayatı öğrenmeye çalışmama rağmen hala ilişkilerin
sorun potansiyelini göz ardı ettiğimi farkettim. Öyle ilginç şeyler oluyor ki
hayatımda şaşkınlığım diz boyu.
“Kendimi ifade edersem karşımdaki kırılır… En iyisi suskunluk.” diyorsun..... samimiyetsiz, ıssız diye nitelendiriliyorsun.
“Şeffaf olayım, olduğum gibi….Sevgide olduğumu bilir..” diyorsun..... kırıcı, soğuk, antipatik..
Kendini açıyorsun özene, bezene, kırıla, sıkıla….. yargılandığını tüm iliklerinde hissediyorsun… Kendin olmaya çalışıyorsun, yapmak istediğini, olmak istediğini savunuyorsun, karşındaki kişinin kafasındaki “Erkan böyle birisi olmalı, bunları yapmalı” beklentilerini karşılamadığından ötürü tepkiler salya, sümük…
Sri Bhagavan’ın lafı hep kulaklarımda
“Hayat ilişkilerdir”
Eğer hayat böyleyse bu aralar sınav üstüne sınav…
Bir yandan bir nağme ağzımdan dökülüyor. “Ben yoruldum hayat, gelme üstüme…..”
Sabah sabah bir arabesk, bir arabesk, demeyin gitsin.
Tekrar, tekrar, üstünden geçmenin ve kendime hatırlatmanın zamanının geldiğini farkettim. Yoksa bu başıbozuk arabesklik, bataklık gibi beni içine çekecek…
Karşımdaki kişiyi kendi tanımlarımdan özgürleştirip olduğu gibi kabullenmeyi unutmamalıyım. Olduğu halini her yönüyle, yargılamadan değerlendirmeliyim.
İlişkilerin en büyük düşmanının kafamda özenle yazdığım hikayeler ve varsayımlar olduğunu unutmamalıyım.
Beklentili olmanın beklentide bulunan için bir acı kapısı olduğunu gözden kaçırmamalıyım.
Karar vermeden önce dinlemenin, kalem kırmadan önce tefekkür etmenin önemini hatırlamalıyım.
Herşeye rağmen kendim olmalı, şeffaf olmalı ama bunu yansıtırken narin ve sevgide kalmalıyım. İnanın arada tekrarda fayda var.
Ama şarkıda güzelmiş ha, tekrar bir dinleyeyim.
Bu sefer acıtmıyor, çok şükür…
“Ben yoruldum hayat…..”
“Kendimi ifade edersem karşımdaki kırılır… En iyisi suskunluk.” diyorsun..... samimiyetsiz, ıssız diye nitelendiriliyorsun.
“Şeffaf olayım, olduğum gibi….Sevgide olduğumu bilir..” diyorsun..... kırıcı, soğuk, antipatik..
Kendini açıyorsun özene, bezene, kırıla, sıkıla….. yargılandığını tüm iliklerinde hissediyorsun… Kendin olmaya çalışıyorsun, yapmak istediğini, olmak istediğini savunuyorsun, karşındaki kişinin kafasındaki “Erkan böyle birisi olmalı, bunları yapmalı” beklentilerini karşılamadığından ötürü tepkiler salya, sümük…
Sri Bhagavan’ın lafı hep kulaklarımda
“Hayat ilişkilerdir”
Eğer hayat böyleyse bu aralar sınav üstüne sınav…
Bir yandan bir nağme ağzımdan dökülüyor. “Ben yoruldum hayat, gelme üstüme…..”
Sabah sabah bir arabesk, bir arabesk, demeyin gitsin.
Tekrar, tekrar, üstünden geçmenin ve kendime hatırlatmanın zamanının geldiğini farkettim. Yoksa bu başıbozuk arabesklik, bataklık gibi beni içine çekecek…
Karşımdaki kişiyi kendi tanımlarımdan özgürleştirip olduğu gibi kabullenmeyi unutmamalıyım. Olduğu halini her yönüyle, yargılamadan değerlendirmeliyim.
İlişkilerin en büyük düşmanının kafamda özenle yazdığım hikayeler ve varsayımlar olduğunu unutmamalıyım.
Beklentili olmanın beklentide bulunan için bir acı kapısı olduğunu gözden kaçırmamalıyım.
Karar vermeden önce dinlemenin, kalem kırmadan önce tefekkür etmenin önemini hatırlamalıyım.
Herşeye rağmen kendim olmalı, şeffaf olmalı ama bunu yansıtırken narin ve sevgide kalmalıyım. İnanın arada tekrarda fayda var.
Ama şarkıda güzelmiş ha, tekrar bir dinleyeyim.
Bu sefer acıtmıyor, çok şükür…
“Ben yoruldum hayat…..”