Çalışmalarıma gelen herkese sorduğum temel sorulardan birisi:
“Hayatın senin için anlamı nedir?”
Cevapların çoğunluğu ise:
“Mutlu olmaktır tabii ki..”
Sonra da hemen bir soru gelir hiç ara vermeden.
“Peki bu herkes için öyle değil mi?”
Garip bir şey ama benim cevabım hiçbir zaman bu olmamıştır ve şaşırmışımdır. Her an etrafımda o kadar çok güzellik varken ve elimi uzatsam tutacağım bir amacı hayatımın anlamı olarak merkezimde tutmak koskoca yaşamı boşa geçirmek gibi geliyor.
Hayat o kadar derin ve her an kendi içinde öyle güzellikler barındırıyor ki görmesini bildiğinde, olanları anladığında zaten mutlu olmamak mümkün değil. Bazen ufacık bir hikaye bir çok şeyi gözler önüne serebiliyor. Size çok sevdiklerimden birisini paylaşmak istedim.
“Bir genç bir zamanlar mutluluğun sırlarını öğrenmek istemiş. Bu soruyu cevaplayacak bir bilge aramış. Sormuş, soruşturmuş bu sorunun cevabını falanca kişi verir demişler. Bu bilge kişinin kırk günlük mesafedeki bir köşkte yaşadığını da öğrenmiş. Üşenmemiş, yola çıkmış ve bilgeyi bulmuş. Bilge, onu bir güzel ziyafetle ağırlamış, isteğini sormuş: "Mutluluğun sırrı” demiş delikanlı ” bana bunu öğret.” Bilge bu sırrı vermeyi kabul etmiş. Delikanlının eline bir kaşık vermiş, iki damla sıvı yağı da kaşığın içine koymuş. “Köşkümü bir güzel gezeceksin ancak bu yağı dökmeyeceksin” demiş. Delikanlı sarayı geziyormuş ama gözü devamlı kaşıktaymış. Dönmüş gelmiş. Bilge sormuş. “Salondaki Acem halılarını gördün mü, kütüphanedeki şömineyi fark ettin mi, bahçedeki gülleri gördün mü?” şeklinde bir yığın ayrıntı sormuş. Utanan delikanlı, hiçbir şey görmediğini itiraf etmiş. Çünkü sadece yağa bakıyormuş. Bilge şöyle demiş; “Öyleyse git şimdi daha dikkatli olarak köşkümün harikalarını gör. Oturduğu evi tanımadan o insana güvenemezsin”. İçi rahatlayan delikanlı, kaşık elinde gördüğü her şeyi hafızasına adeta kazırcasına dikkat etmiş, gördüklerini bir güzel anlatmış. Bilge; “Peki sana emanet ettiğim iki damla yağ nerede? diye sormuş. Kaşığa bakan delikanlı, iki damla yağın dökülmüş olduğunu görmüş. Bilgeler bilgesi demiş ki; “Mutluluğun sırrı, dünyanın bütün harikalarını görmektir ama iki damla yağı unutmadan”.”
Benim için mutluluk yaşadığım anın farkında olmak, anın bana sunduğu bilgelikleri büyük bir saygıyla içime almak ve hayatımdaki nimetlerin şükründe olmaktır.
Ve mutlu olmanın kişinin seçimi olduğunu unutmamaktır.
“Hayatın senin için anlamı nedir?”
Cevapların çoğunluğu ise:
“Mutlu olmaktır tabii ki..”
Sonra da hemen bir soru gelir hiç ara vermeden.
“Peki bu herkes için öyle değil mi?”
Garip bir şey ama benim cevabım hiçbir zaman bu olmamıştır ve şaşırmışımdır. Her an etrafımda o kadar çok güzellik varken ve elimi uzatsam tutacağım bir amacı hayatımın anlamı olarak merkezimde tutmak koskoca yaşamı boşa geçirmek gibi geliyor.
Hayat o kadar derin ve her an kendi içinde öyle güzellikler barındırıyor ki görmesini bildiğinde, olanları anladığında zaten mutlu olmamak mümkün değil. Bazen ufacık bir hikaye bir çok şeyi gözler önüne serebiliyor. Size çok sevdiklerimden birisini paylaşmak istedim.
“Bir genç bir zamanlar mutluluğun sırlarını öğrenmek istemiş. Bu soruyu cevaplayacak bir bilge aramış. Sormuş, soruşturmuş bu sorunun cevabını falanca kişi verir demişler. Bu bilge kişinin kırk günlük mesafedeki bir köşkte yaşadığını da öğrenmiş. Üşenmemiş, yola çıkmış ve bilgeyi bulmuş. Bilge, onu bir güzel ziyafetle ağırlamış, isteğini sormuş: "Mutluluğun sırrı” demiş delikanlı ” bana bunu öğret.” Bilge bu sırrı vermeyi kabul etmiş. Delikanlının eline bir kaşık vermiş, iki damla sıvı yağı da kaşığın içine koymuş. “Köşkümü bir güzel gezeceksin ancak bu yağı dökmeyeceksin” demiş. Delikanlı sarayı geziyormuş ama gözü devamlı kaşıktaymış. Dönmüş gelmiş. Bilge sormuş. “Salondaki Acem halılarını gördün mü, kütüphanedeki şömineyi fark ettin mi, bahçedeki gülleri gördün mü?” şeklinde bir yığın ayrıntı sormuş. Utanan delikanlı, hiçbir şey görmediğini itiraf etmiş. Çünkü sadece yağa bakıyormuş. Bilge şöyle demiş; “Öyleyse git şimdi daha dikkatli olarak köşkümün harikalarını gör. Oturduğu evi tanımadan o insana güvenemezsin”. İçi rahatlayan delikanlı, kaşık elinde gördüğü her şeyi hafızasına adeta kazırcasına dikkat etmiş, gördüklerini bir güzel anlatmış. Bilge; “Peki sana emanet ettiğim iki damla yağ nerede? diye sormuş. Kaşığa bakan delikanlı, iki damla yağın dökülmüş olduğunu görmüş. Bilgeler bilgesi demiş ki; “Mutluluğun sırrı, dünyanın bütün harikalarını görmektir ama iki damla yağı unutmadan”.”
Benim için mutluluk yaşadığım anın farkında olmak, anın bana sunduğu bilgelikleri büyük bir saygıyla içime almak ve hayatımdaki nimetlerin şükründe olmaktır.
Ve mutlu olmanın kişinin seçimi olduğunu unutmamaktır.