Yükleniyor...

Yazılarım

TRAJİKOMİK
Kişinin değişim ve gelişiminde karşısındaki en büyük engel ne toplum, ne çevre, ne eş, ne dost, SADECE KENDİSİDİR.

Hep söylediğim bir sıralamayı yineleyeceğim.

Bir şey önce öğrenilir, sonra uygulanır, en son sizin parçanız haline gelir.

ÖĞREN, UYGULA, OL.

Hayata geçirmediğiniz bilgi sadece laf salatasıdır. Okuduğumuz, duyduğumuz şeyler ne kadar değerli, ne kadar dönüştürücü de olsa siz, sadece edinilmiş bilgi düzleminde tutarsanız, zihinden silinene kadar geçici bir süre misafirlik etmiş olur. Sonra da zaman denilen o önüne geçilmez yokedici tarafından ortadan kalkar.

Aldığımızın bize katkısı olması için, mutlaka uygulama gerekir. Her an, bilgiyi canlı tutarak ve kararlılıkla uygulamadan bahsediyorum. Genelde insanların eğilimi, bir süre kararlar verip, uygulamaya başlayıp, heyecanı ortadan kalkınca eski düzene dönmek şeklindedir. Yani sakızın şekeri bitince atılır. Ustalık, bu bilgiyi yaşamın tümünde akılda tutmakta gizlidir. İşte o zaman dönüşüm gerçekleşir, işte o zaman bu bilgi sizin parçanız olur.

Senelerdir yeni bir ben yaratmak ve yaşamı yüceltmek adına o kadar bilgi birikimine sahip olmama ve gerçekten yüzde yüzümle bu amaç uğruna yaşamaya çalışmama rağmen yaşadığım bazı olaylarda kendime şaşırıyorum. Sanki bütün çabalar boşa gitmiş, sanki birden yolumdan sapmış gibi hissetmek oldukça cesaret kırıcı . Ne zaman “Daha iyiyim artık, bu düşünce formunun efendisi oldum herhalde” dediğimde eski düşünce paternleri beni esir alıp kendimi dev aynasında görmemi engelliyor.

Şimdi bu konu durduk yere nereden çıktı diyorsunuzdur. Size çok yakında yaşadığım bir deneyimi anlatmak istedim. Benim için çok önemli bir farkındalık getirmesi sebebiyle birilerine de bu hediyeyi veririm düşüncesiyle paylaşacağım

Uzun bir süredir yaşamımı çok kolaylaştıracağını bildiğim ve gerçekten bir kademe yukarı tırmandırıcı bir bilgiyi hayatımın ortasına yerleştirdim

“Hiçbir şeyi kişisel algılama”

Herşey birden değişti. Gerçekten beklentisizlik ve özgürlüğün anahtarı olacak önemli bir öğreti bu. Hayatta karşınıza çıkan herhangi bir olayda hepimizin yapma alışkanlığında olduğu, “herşeyi ben merkezinde görme” alışkanlığının üstesinden gelmenin temel yolu.

Birisi sizin karşısına geçip hiç olmadık bir hakaret savuruyorsa, beklediğiniz bir telefon gelmiyorsa, birinden beklediğiniz bir tepkiyi alamıyorsanız hepimizin ilk yaptığı şey bu olayın sebebinin bizden kaynaklandığını, ya da bu olgunun bize karşı yapıldığını düşünmektir. Hep olumsuz örnekler değil hatta birinin size iltifat etmesi, güzel bir söz söylemesi bile bizim yüzümüzden değil. Eylemi yapan kişinin içsel dinamikleri sonucu gerçekleşiyor.

Neden mi böyle yapıyoruz?

Çünkü olayın olmasının veya olmamasının başka sebepleri olabileceğini düşünmek yerine önce kişiselleştirmek daha kolay geliyor.

Çünkü herşeyi o kadar BEN parantezinde düşünüyoruz, herkes, herşey bizim için yaşıyor bencilliğindeyiz ki bunun dışında bir düşünceyi kabul edemiyoruz.

Ben de kasım kasım gerinerek artık hiçbir şeyi kişisel algılamıyorum, ne oluyorsa olması gerektiği için oluyor rahatlığında yaşıyordum.

Ne ala, artık kimsenin yaptığı veya yapmadığı şeyler benden bir şey götürmüyor, canımı acıtmıyor oh oh ne güzel…..

Gerçekten artık ilişkilerde mutluluğun formülünü uygulamaya sokmuştum, hatta olmuştum.

Hayat durduğu gibi durmuyor her an yeni deneyimler çıkarıyor karşınıza. Ve her seferinde daha da komplike deneyimler.

Benim için önemli bir aşama kaydettirecek bir görüşme ardından, o kişilerle beraber çalışma kararı vermiştim. Gerçekten, bu çalışmanın benim için önemli olacağının farkındaydım ve karar vermenin sevinciyle genişçe bir mail yazıp cevabını beklemeye koyuldum. İlk gün geçti saat başı mail kutuma bakıyorum, cevap gelmiş olabilir mi? diye heyecanlanıyorum. Yok.

Ertesi gün oldu yine mail kutumu ziyaret ediyorum bir çok anlamsız mail arasında gözlerim cevabı arıyor yine yok. İçimden “Kişisel Algılama, Kişisel algılama” sesleri yükselmesine rağmen baktım ki o uzun süredir üstünde uğraştığım konu gün ışığına tekrar çıkıyor. Evet inanamıyordum kendime mailin gelmemesi olayı hayatımın merkezine oturdu.

Bir yanım bu halimle dalga geçiyor “Hani kişisel algılamayacaktın” diyor iken, dram yaratan diğer yanım:

“İşte bu iş olmayacak, mail üslubunu beğenmediler, bu önemli bağlantı fırsatını kaçıracaksın, gördün mü” diye ağlayıp sızlanma seanslarında harap oluyor.

Sanki, iki ayrı insan içeride birbiriyle çekişiyor gibi hissediyordum. Ah vah diyen bir tarafım kendini yerden yere atarken, alaycı tarafım kahkahalarla gülüyordu. Üçüncü göz olarak da ben ne tarafa gideceğimi bilemeden surat bir karış bir kaç gün geçirdim.

Mail kutum hala boştu.

Sonunda savaşçı tarafım ayağa kalktı ve bu süreci durdurmanın tek yolunun telefonla ulaşıp mailin akıbetini öğrenme kararı aldı. Telefon açıldı ve cevap gerçekten çok komikti:

“Şehir dışındayız, o yüzden mailinizi alamamışız.”

Kıssadan hisse ben eski düşünce paternimin geçici süre oyununa gelmiştim.

Sonunda başta yazdığım Öğren, Uygula, Ol üçlemesine yeni bir basamak eklemeye karar verdim.

Öğren,

Uygula,

Ol,

Kararlılıkla farkındalığını sürdür.

Hayat ne kadar eğlenceli ve şaşırtıcı. Her an içinizdeki derinlerde gizlenmeyi sürdüren taraflarınızın ortaya çıktığını görüp, bunları teker teker temizlemenin zevki ve verdiği özgürlük hissi herşeye bedel.

Sevgiyle kalın

Erkan Sarıyıldız