Yükleniyor...

Yazılarım

BİR İÇGÖRÜ YAZISI – DEĞİŞİK OYUN
Hayatım boyunca istediğim bir şeyi gerçekleştirdiğim ve bunun geri bildirimlerini aldığım bir süreci yaşıyorum. Tamamen zihnimin içinde yaratılmış bir şeyi, hayatımda şu anda bulunduğum yeri belirleyen değişim sürecini konu ederek bir varlık haline dönüştürmenin coşkusunu duyuyorum. Gerçekten düşündüğümden de zorlu bir sürecin sonunda kitabımı raflarda görmek çok ilginç ve çok hoş.

Şunu hissettim siz bir şeyi yarattığınızda o artık kendi yaşamına başlıyor ve siz bunu yaratan değil, seyreden haline geliyorsunuz. Ayrı bir kimliği karakteri oluyor ve bir süre önce sadece zihninizde birkaç kelime iken kendi bütünlüğü içinde bir varlık oluşuyor

Bu süreç bana o kadar hediye verdi ki. Eminim daha çok hediye kapıda bekliyor. O kendimin her yanını delik deşik edip tüm gizlerimi öğrendiğimi zanneden ben için, büyük bir deneyim kaynağı halinde, sürekli yeni dehlizler açıyor benliğimde.

Bir kere egonun oyunları için tam bir oyun alanı. “Sen bir kitap yazarısın artık , dikili bir ağacın var dünyada” hissi kapınızda duruyor. “Vay be sen kimmişsin be” hisleri de arkasında. Gazetelerde adın çıkıyor, televizyonda görüntün, yazılar, çiziler. Hiç tanımadığın insanlar geliyor kitabını imzalatıyor, romanın hakkında fikirlerini, övgülerini sunuyor. Kitabını okuduk, değiştik diyor kimileri. Öyle güzel duygular bombardıman halinde geliyor ki, ne olduğunuzu şaşırıyorsunuz.

Ben bu sürecin, insanın kendini deneyimlemesi için büyük bir savaş alanı olduğunu yeni anlıyorum.Bir çok handikap kapınızda bekliyor. Yarattığınızla, kendinizi bir tutma tuzağına düşerseniz yaratımın başarısı veya başarısızlığı sizin ruhunuzu dengesizleştiriyor. Hem de albenisi çok büyük bir tuzak bu. Düştünüz düşeceksiniz hissi her an yanıbaşınızda. Satış grafiklerinin, tanıtım çalışmalarının başarı çizgilerinin sizin ruhsal ibreleriniz olmaması için, olayın dış farkındalığında olmanız gerekiyor.

Beklenti tuzağına düşebiliyorsunuz. Binlerce kişiye yazım ulaşıyorsa, herhalde kitabımı en az o kadar kişi alır diyorsunuz. Fakat zaman içinde görüyorsunuz ki durum böyle değil. Siz ne kadar daha çok kişiye ulaşayım diyorsanız, bu süreç o kadar zorlaşıyor. Her şeyin zaman içinde yavaş yavaş geliştiğini deneyimliyorsunuz. En önemlisi de beklentisizliğin özgürleştiriciliğini görüyorsunuz.

Her an birilerinin, sizden, kitabınızdan bahsetmesi gerektiğini, başarılarınızın büyük alkışlarla karşılanması ve herkesin hep aynı heyecan yoğunluğunda sizi takip etmesi gerektiği hissi de ayrı bir tuzak kuruyor size. Ego, ego, yine ego, oyuncu haylaz, sürekli yeni planlar kuruyor yolunuza.

Tüm bu tuzaklar cazip çekicilikleriyle beni içlerine almaya çalıştı, çalışacak. Ama ben biliyorum ki farkındalık bu süreçlerde ana rehberim olacak. Ve şunu biliyorum ki hayatta başımıza ne gelirse gelsin eğer farkındalığınızın ve üst benliğinizin sesini duymayı becerebiliyorsanız, mayınlarla kaplı topraklardan güvenle geçebiliyorsunuz.

Çok şükür ki farkındayım, çok şükür ki duyuyorum.

Bu yazı da nereden çıktı diyeceksiniz. Çok değer verdiğim bir dostum kitabımı okudu ve benle görüşlerini paylaşmak istediğinde ilk sorusu şu oldu:

-Erkan nereden çıktı bu yola girme hevesi. O kadar zor yolu niye seçtin. Hayatta sıradan normal yaşamların konforunu tercih edecekken mutsuz muydun veya neyin eksikti de bu garip ve çetrefilli yolda yürüdün. İyi bir işin, mutlu bir yuvan, toplumsal saygınlığın var iken neden kendini aramaya devam ediyorsun ?

İşte bu sözler beni bunları düşünmeye sevk etti. Gördüm ki geldiğim noktadan baktığımda tüm zorlu aşamaların ardından edindiklerim ve bu sürecin bana kattıkları paha biçilmez değerde.

Kendini bulma yolu, kendine doğma süreci her aşamasında daha da özgürleştiren, hayatı daha da güzelleştiren bir yol.

İyi ki “Kendime Doğuşumun Güncesi” doğdu ve iyi ki bana sizlere ulaşabilme şansı verdi.

Sevgilerimle

Erkan Sarıyıldız