Her şeyin büyük bir karmaşa içinde bulunduğu günlerdeyiz. Herkeste bir ümitsizlik, bir kaygı, bir kaçış hevesi… Kutuplaşmalar, ayrışmalar, bizler-onlar söylemleri, azınlığız artık çıkarımları, bıçak kemiğe dayandı yakarışları..Nereye gitsem aynı teraneler…
” Ne olacak sence dünyanın hali?”
” Görmüyor musun olanları, artık her şey aleni, her şey fütursuzca gerçekleşiyor”
Kaşlar kalkık, nefesler daralmış, yürekler sıkışık..
Ve herkes kendi içsel sıkışıklarına ortak arama telaşında. Sanki kendindeki karanlık hisler başkası tarafından da onaylanınca geçecekmiş, azalacakmış gibi..
Ümitsizlik dolu lakırdılar paylaşılınca çözüme ulaşılacakmış, büyük zeka ürünü felaket senaryoları dalga dalga yayılınca etkisi azalacakmış gibi…
Ve bütün bu fırtınanın ortasında ben ve benim gibi ayrıksı birkaç kişi..
Hala gelecekten ümitli, yaşamın kurgusuna, ilahi plana güvenen ve etrafına bu hislerini yaymaya çalışan..
Bana göre bizler teslimiyeti deneyimleyen, yaşamın kutsallığına inanan kişileriz.
Bazılarına göre de başını kuma gömmüş deve kuşları..
Hem de eleştiriler, bıyık altı gülmeler, “fanusunun içinde kendini kapamış yalancı mutluluklar yaşıyor” söylemleri arasında, her şeye rağmen bunu sürdürmeyi başaran deve kuşları..
Neyse ki başkalarının cehennemi artık beni içine alamayacak kadar uzakta.
Neyse ki başkalarının bana biçtiği kıyafetleri giymeyecek kadar bilgeyim..
Karanlığın karanlıkla değil, her şeye rağmen aydınlığı savunarak kaybolacağını biliyorum.
Kafalardan geçen kötümser senaryoların, korkuların değil, inadına yaşama ümitle bağlanmanın güzellikleri yaratacağını biliyorum.
Biz ve onlar tanımlamalarının doğru formül olmadığını, toplumdaki herkesi içlerindeki insan özünün BİZ parantezine alarak değerlendirmenin kurtuluşu sağlayacağını biliyorum.
Korkulara prim vererek, karanlık söylemlerle değil, sevgi eylemleriyle savaşların duracağını, kavgaların biteceğini biliyorum.
Sorunlara duyarlı olmanın, bulunduğu ortamı eleştirerek ispatlanmayacağını, herkesin soruna katkıda bulunan alanlarını iyileştirmesi demek olduğunu biliyorum.
Toplumların dönüşümünün bireylerin farkındalıklı yaşama geçişleriyle mümkün olduğunu biliyorum.
Etrafında mutlu insanlar gördüğünde onları kendi mutsuzluklarına çekerek değil, onların mutluluk formüllerini öğrenmeye çaba göstererek ruhların huzura kavuşacağını biliyorum.
Çünkü bütün bunları bilmek için ben ve benim gibiler gidip kavga etmek yerine oturup kendilerimizi çalışmayı seçtik, kendi gerçekliğimizi görmemek için başımızı kuma gömmeden günlerimizi gecelerimizi geçirdik, okuduk, yazdık, çizdik…
Merak etme dostum güzellikler çok yakın, sadece bir AN kadar uzakta.
Çünkü her AN mutlaka içinde binbir güzellik barındırıyor.
Tabii ki görebilene, görmek isteyene..
” Ne olacak sence dünyanın hali?”
” Görmüyor musun olanları, artık her şey aleni, her şey fütursuzca gerçekleşiyor”
Kaşlar kalkık, nefesler daralmış, yürekler sıkışık..
Ve herkes kendi içsel sıkışıklarına ortak arama telaşında. Sanki kendindeki karanlık hisler başkası tarafından da onaylanınca geçecekmiş, azalacakmış gibi..
Ümitsizlik dolu lakırdılar paylaşılınca çözüme ulaşılacakmış, büyük zeka ürünü felaket senaryoları dalga dalga yayılınca etkisi azalacakmış gibi…
Ve bütün bu fırtınanın ortasında ben ve benim gibi ayrıksı birkaç kişi..
Hala gelecekten ümitli, yaşamın kurgusuna, ilahi plana güvenen ve etrafına bu hislerini yaymaya çalışan..
Bana göre bizler teslimiyeti deneyimleyen, yaşamın kutsallığına inanan kişileriz.
Bazılarına göre de başını kuma gömmüş deve kuşları..
Hem de eleştiriler, bıyık altı gülmeler, “fanusunun içinde kendini kapamış yalancı mutluluklar yaşıyor” söylemleri arasında, her şeye rağmen bunu sürdürmeyi başaran deve kuşları..
Neyse ki başkalarının cehennemi artık beni içine alamayacak kadar uzakta.
Neyse ki başkalarının bana biçtiği kıyafetleri giymeyecek kadar bilgeyim..
Karanlığın karanlıkla değil, her şeye rağmen aydınlığı savunarak kaybolacağını biliyorum.
Kafalardan geçen kötümser senaryoların, korkuların değil, inadına yaşama ümitle bağlanmanın güzellikleri yaratacağını biliyorum.
Biz ve onlar tanımlamalarının doğru formül olmadığını, toplumdaki herkesi içlerindeki insan özünün BİZ parantezine alarak değerlendirmenin kurtuluşu sağlayacağını biliyorum.
Korkulara prim vererek, karanlık söylemlerle değil, sevgi eylemleriyle savaşların duracağını, kavgaların biteceğini biliyorum.
Sorunlara duyarlı olmanın, bulunduğu ortamı eleştirerek ispatlanmayacağını, herkesin soruna katkıda bulunan alanlarını iyileştirmesi demek olduğunu biliyorum.
Toplumların dönüşümünün bireylerin farkındalıklı yaşama geçişleriyle mümkün olduğunu biliyorum.
Etrafında mutlu insanlar gördüğünde onları kendi mutsuzluklarına çekerek değil, onların mutluluk formüllerini öğrenmeye çaba göstererek ruhların huzura kavuşacağını biliyorum.
Çünkü bütün bunları bilmek için ben ve benim gibiler gidip kavga etmek yerine oturup kendilerimizi çalışmayı seçtik, kendi gerçekliğimizi görmemek için başımızı kuma gömmeden günlerimizi gecelerimizi geçirdik, okuduk, yazdık, çizdik…
Merak etme dostum güzellikler çok yakın, sadece bir AN kadar uzakta.
Çünkü her AN mutlaka içinde binbir güzellik barındırıyor.
Tabii ki görebilene, görmek isteyene..