Seneler boyu yaşamı anlamak için geçirdiğim süreçlerin beni mutlak olan gerçeklere ulaştıracağını zannederken zaman geçtikçe hiçbir şeyin mutlak olmadığını anlamak ironik. Elimde kalan tek mutlak şey yaratıcının parçası olduğum bilgisi, bunun dışındakiler o kadar değişken, o kadar izafi ki.
Güzel diyorsun, neye göre güzel, kime göre güzel?
Doğru diyorsun, eğri ne ki doğru bu olsun?
“Bu dünyada ne kadar çok kişi varsa o kadar da doğru vardır lafı.” cuk diye oturuyor.
Haklı diyorsun, neye göre haklı, kime göre haklı?
Aslında herkes kendince haklı diyorsun ve işin içinde sıyrılıyorsun ama ne sıyrılma. İçinden çıkılası gibi olmayandan anca bu yöntemle çıkabiliyorsun.
Herkes hayatı kendi filtreleriyle görüyor, değerlendiriyor, gördüğünü tanımlıyor, kararını veriyor, sonra da hikayesini oluşturup gerçekliğine kaydediyor. O yüzden yaşam o kadar karmaşık, ilişkiler o kadar krizlere gebe.
Başkasıyla olmasına gerek yok, tek başına yaşasan bile kendinle çelişiyorsun, çakışıyorsun, bir anın doğrusu yarınkinden daha farklı.
Kafam bulanıyor, karnım kasılıyor..
En iyisi her şeyi tanımlamadan bırakmak diye düşünüyorum. Olanı, olduğu anda olduğu şartlarda değerlendirmek ve her yeni oluşunda yeniden gözden geçirmek.
Bu meret öyle karmaşık ki kesin diye bir şey yok.
Sen şimdiden gelecekte ne yapacağını bilebiliyor musun?
Evet diyorsan yanılıyorsun ya da ciddi sıkıntıdasın.
Yanılıyorsun, çünkü değişimin kaçınılmaz olduğu bir gerçeklikte aynı kalacağını sanmak yeldeğirmenleriyle savaşmak kadar zor.
Sıkıntıdasın, çünkü bu deli değişim çarkına rağmen aynı kalmak gerçekten büyük bir çaba gerektiriyor.
Bana neler söyleyebileceğini kestirebiliyorum.
“Geleceğe ait planlar yapmadan, ne olacağını, nasıl davranacağını bilmeden yaşanabilir mi?”
Plan yapmakta sorun yok. Yaşam seni kurgular üretmen için zorluyor biliyorum. Ama hatırlasana bugüne kadar uzun vade için yaptığın hangi planların tamamen gerçekleşti, planladığın anda ki duyguların aynı kaldı ya da gerçekleştiğinde eskisi kadar önemini koruyor. Zaman ilerledikçe, hatta çok uzun bir dilimine de gerek yok, bir andan diğer ana geçerken bile her şey değişiyor. Sen değişiyorsun, duyguların değişiyor, önceliklerin değişiyor… Şimdiden bilmem ne kadar süre sonraki zaman dilimini ipoteklemenin bir anlamı olabilir mi?
Plan yapmayı bırak, geleceğe ait hayaller kur, hayallerini yaratmayı seç sadece.
Bırak kendini ve her anın yeniliğinde, o anda nasıl karar verirsen öyle ol.
Kendine de yeni potansiyellere açılmak için izin ver.
Yoksa geçmişinde yaşadığın zamanın gerçekliğinin hikayelerinde sıkışmış olarak kalırsın, yeni bir şey olmadan, yeni bir şey yapmadan.
O yüzden işte Fatma Teyzeler, Ahmet Amcalar boşa geçmiş yaşamlarına ah, vah ederek yaşıyor.
“Ben böyle bir kişiyim”deki BEN bile mutlak olmadıktan sonra değişimin seni içine almasına izin vermekten başka bir şansın yok…
Ne mi yapacağız şimdi?
İşte o zaman dans..
Güzel diyorsun, neye göre güzel, kime göre güzel?
Doğru diyorsun, eğri ne ki doğru bu olsun?
“Bu dünyada ne kadar çok kişi varsa o kadar da doğru vardır lafı.” cuk diye oturuyor.
Haklı diyorsun, neye göre haklı, kime göre haklı?
Aslında herkes kendince haklı diyorsun ve işin içinde sıyrılıyorsun ama ne sıyrılma. İçinden çıkılası gibi olmayandan anca bu yöntemle çıkabiliyorsun.
Herkes hayatı kendi filtreleriyle görüyor, değerlendiriyor, gördüğünü tanımlıyor, kararını veriyor, sonra da hikayesini oluşturup gerçekliğine kaydediyor. O yüzden yaşam o kadar karmaşık, ilişkiler o kadar krizlere gebe.
Başkasıyla olmasına gerek yok, tek başına yaşasan bile kendinle çelişiyorsun, çakışıyorsun, bir anın doğrusu yarınkinden daha farklı.
Kafam bulanıyor, karnım kasılıyor..
En iyisi her şeyi tanımlamadan bırakmak diye düşünüyorum. Olanı, olduğu anda olduğu şartlarda değerlendirmek ve her yeni oluşunda yeniden gözden geçirmek.
Bu meret öyle karmaşık ki kesin diye bir şey yok.
Sen şimdiden gelecekte ne yapacağını bilebiliyor musun?
Evet diyorsan yanılıyorsun ya da ciddi sıkıntıdasın.
Yanılıyorsun, çünkü değişimin kaçınılmaz olduğu bir gerçeklikte aynı kalacağını sanmak yeldeğirmenleriyle savaşmak kadar zor.
Sıkıntıdasın, çünkü bu deli değişim çarkına rağmen aynı kalmak gerçekten büyük bir çaba gerektiriyor.
Bana neler söyleyebileceğini kestirebiliyorum.
“Geleceğe ait planlar yapmadan, ne olacağını, nasıl davranacağını bilmeden yaşanabilir mi?”
Plan yapmakta sorun yok. Yaşam seni kurgular üretmen için zorluyor biliyorum. Ama hatırlasana bugüne kadar uzun vade için yaptığın hangi planların tamamen gerçekleşti, planladığın anda ki duyguların aynı kaldı ya da gerçekleştiğinde eskisi kadar önemini koruyor. Zaman ilerledikçe, hatta çok uzun bir dilimine de gerek yok, bir andan diğer ana geçerken bile her şey değişiyor. Sen değişiyorsun, duyguların değişiyor, önceliklerin değişiyor… Şimdiden bilmem ne kadar süre sonraki zaman dilimini ipoteklemenin bir anlamı olabilir mi?
Plan yapmayı bırak, geleceğe ait hayaller kur, hayallerini yaratmayı seç sadece.
Bırak kendini ve her anın yeniliğinde, o anda nasıl karar verirsen öyle ol.
Kendine de yeni potansiyellere açılmak için izin ver.
Yoksa geçmişinde yaşadığın zamanın gerçekliğinin hikayelerinde sıkışmış olarak kalırsın, yeni bir şey olmadan, yeni bir şey yapmadan.
O yüzden işte Fatma Teyzeler, Ahmet Amcalar boşa geçmiş yaşamlarına ah, vah ederek yaşıyor.
“Ben böyle bir kişiyim”deki BEN bile mutlak olmadıktan sonra değişimin seni içine almasına izin vermekten başka bir şansın yok…
Ne mi yapacağız şimdi?
İşte o zaman dans..