Yükleniyor...

Yazılarım

KİM PATRON – BEDEN ? SİZ ?
Kime sorsam herkesin değiştirmek istediği bağımlılıkları, alışkanlıkları mevcut. Kimisi yeme bozukluğundan şikayetçi, kimileri sigara, alkol, çok konuşma, kumar, televizyon, internet, insanlar, maddeler, seks vs.vs. Bazıları her yere geç kalır, bazıları çalışmayı sevmez. Bu liste uzar gider.
Sizlerde bir bakın kendinize hangi alışkanlıklarınızı bırakabilirseniz çok daha güzel olacak herşey ?
Neler sizin hayatınızı olumsuz yönde etkiliyor ?
Hepsi farklı görünse de tüm bu bağımlılıkları biraraya koyduğumuzda aralarında ortak bir nokta var:
Bunlara karşı koymak istediğinizde kendinizi gücü alınmış ve çaresiz hissediyorsunuz. Hepimiz ihtiyaçlarımız, alışkanlıklarımız, bağımlılıklarımız, açlıklarımız tarafından yönetiliyoruz.
Bunlardan nasıl kurtulabiliriz?
Kurtulmanın bir yolu var mı?
Gerçekten senelerin getirdiği modelleri, bağımlılıkları, alışkanlıkları bırakmak zor ve ne yazık ki tek bir doğru yolu yok.
Öncelikle neden bağımlı oluyoruz ve bunları yenemiyoruzu gözden geçirmemiz lazım.
Bazen kendimizi bu alışkanlıklara karşı çok zayıf hissederiz. Sanki bizden güçlü başka bir varlık bunları zorla yaptırıyor gibi gelir bizlere.
Peki bu varlık nerede gizleniyor?
Nereden komut alarak bunları istemeyerek de olsa yapmak zorunda hissediyor ve yapıyoruz?

Alışkanlıklar hücrelerimizde, genetiğimizde, zihnimizde gizlenir ve ordan komut vererek hayatımızı şekillendirir. Nerede olduğu çok önemli değil  bunlar fiziksel bedenimizde gizlenir.
Biliyoruz ki yaşanılmış herşeyin hafızası hücrelerimizde saklanır. Duygusal acılar, öğrenilmişlikler, kalıpların  olduğu gibi bağımlılıklarımız da hücresel hafızamızda saklanır. Biz farkedene ve üstesinden gelene kadar  yönetimimizi eline geçirir.
Bizleri istemediğimiz halde birşeyleri yapmaya iten paternleri ben bilgisayar virüslerine benzetiyorum. Bir uyarı aldığında zihin bu virüsün komutasında sizi devreden çıkarır ve programı başlatır.
Burada madem biz bunlardan kurtulmak istiyoruz  öncelikle “Biz kimiz?” ‘i yeniden gözden geçirmeliyiz.

“Bizler ruhsal deneyim yaşayan bedenler değil, beden deneyimi yaşayan ruhlarız.”

Bizler beden değiliz,  bedende bulunuruz. Bedenimize sahip bile değiliz. Beden öldüğünde bizler yaşamımıza başka formlarda devam ederiz.
Öyleyse bu kadar gücü olan ve ölümsüz bir varlıksak ve evrenin tüm bilgeliğine sahipsek bedenin emrinde niye yaşayalım ?  Öncelikle karar vermemiz gereken:
“Patron kim ?”
Bağımlılıklardan ve bu eski programların oluşturduğu virüslerden kurtulmanın belki de en iyi yolu bedenle kendimizin ayrı olduğunu anlamak. Şunu tekrarlayın kendinize:

“Ben beden değilim. Ben ruhum. Bu bedende yaşayan ruhani bir varlığım.”

Bu bakış açısına geçtiğimizde bedenimize, yaramaz bir çocuğa davranırmış gibi davranmaya başlamalıyız. Patronun kim olduğunu ona gösterelim. Bedenimizin kendisi için neyin en iyi olduğuna ait bilgisi ve bilgeliği yok. Fakat bizim var. Bizler kendimiz ve bedenimiz  için neyin daha iyi olduğunu biliyoruz.
Bedeninizin kontrolünü elinize geçirme zamanıdır. Onun istekleri artık bizi yönetemez. Bizler ilkel bedenimize neyin doğru neyin yanlış, neyin zarar verecek olduğunu yavaş yavaş öğretelim.
O’na kimin patron olduğunu gösterelim.

İlk başta zorlansak da biliyoruz ki:

Güç Bizde. Çünkü Biz Gücün Kendisiyiz.

Sevgiyle kalın

Erkan Sarıyıldız